Hediye, üç eteği sırma işleme, Tokat işi yazmalı, pembe oyalı küçük ve alımlı kızcağız. Tahtoba Köyü’nden Hüseyin görüverdi onu. Tenhada buluştular, iki gencin yüreği birbirine ısındı. Çok geçmeden dünürcü geldiler Hediye’ye. Ama ikisinin de yaşları küçük olduğu için düğünü yazın yapmaya karar verdiler.
Kış geçmeden yaprak küpleri basıldı. Tarhanalar, bulgurlar, yarmalar hazırlandı; madımaklar çıkınlandı. Baba evinde artık misafir muamelesi gören Hediye çeyiz telaşına düştü. Ayvalar toplanırken bir haber yayıldı. Seferberlik, memleketin her köşesinden delikanlı istiyordu. Kimini Çanakkale’ye, kimini Filistin’e kimini Yemen’e yazdılar. Gözü yaşlı analarla sabırlı yavuklular kaldı geride. Geride kalan kalbi kırık yavuklular içindeki yangını türkü yaptı.
Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı
Tahtoba Köyün’den bölüğe çağırılanların arasında Hüseyin de vardı. Hüseyin, anasının, babasının elini öptü ve onlarla vedalaştı. Sonra Hediye’nin anasının ve babasının elini öptü Hediye’ye bakarak çıktı evden. Başını çevirip tekrar tekrar ardına bakarak sürdü atını.
Gidiyom gidemiyom
Seni terk edemiyom
Sevdiğim pek küçücük
Koyupta gidemiyom
Boynunu büküp asker yolu bekleyen bir sürü genç kızdan biriydi artık Hediye. Ama Hüseyin bir türlü gelmiyordu. Aradan dört yaz geçmişti. Hüseyin gelmediği için Hediye’ye Emin adında yaşlı tüccar dünürcü geldi. Hediye’yi ve Emin’i nikâhladılar. Son güne kadar Hüseyin’in döndü, haberini alma ümidiyle bekledi kızcağız. Türküler mırıldanıp pencere önünde ağladı, ağladı…
Gidiyom işte ben de
Bir arzum kaldı sende
Ayva olup sarardım
Din iman yok mu sende
Daha evleneli bir yıl olmadan dul kaldı Hediyecik. Âniden uçuverdi Emin Efendi. Emin Efendi ölünce bütün servet Hediye’ye kaldı. Koruyanı, sahip çıkanı bulunmayan bu kadıncağızın malına el koymak kolaydı. Ay karanlığında evde otururken kapı çalındı birden. Hediye kapıyı açmaya korkunca, kapıyı kırdılar ve içeri girdiler. Hediye’yi alıp dağa kaçırdılar. Bir zaman sonra Hediye’yi Tokat’a geri getirdiler.
Tokat yolu kaldırım
Düştüm beni kaldırın
Sevdiğimin uğruna
Vurun beni öldürün
Hediye’nin adı kötü kadına çıktı gayrı.
Hüseyin dağın, taşın çiçeğe büründüğü bir bahar başında memleketine geliverdi. Anasının ve babasının elini öptü, onlara sarıldı. Sonra hemen Hediye’yi sordu. Anası şöyle cevap verdi:
Hediye’yi sorma oğul, kız kısmı bunca sene durur mu? Uçurdular yuvadan, kuşlar kaptı onu, dedi. Anası ve babası fazla bir şey demeyince dışarı çıktı. Dışarıdaki insanlara Hediye’yi sordu. Dışarıdaki insanlar, Hediye’nin kötü yola düştüğünü, anasının ve babasının utancından buralardan göç ettiğini söylediler.
Gidiyom elinizden
Kurtulam dilinizden
Yeşilbaş ördek olsam
Su içmem gölünüzden
Yedi düvel düşmanın yıkamadığı yiğit, omuzları düşmüş bir şekilde döndü köyüne. Aldı başını gitti Hüseyin. Hediye gibi, onun da nereye gittiğini bilen çıkmadı.
Tokat bir dağ içinde
Gülü bardağı içinde
Tokat’tan yar sevenin
Yüreği yağ içinde.